.
  Fıkralar
 
PADİŞAH İLE VEZİR
Padişah ile Vezir tartışmaya başlamış. Padişah, vezire, "En büyük ve en güçlü benim. Sen benim emrimdesin" demiş.

Vezir, "Hayır ben büyüğüm. Ordunun başında ben savaşıyorum, sen sadece mühür basıyorsun" diye itiraz etmiş.

Tartışma uzayınca Padişah'la vezir, bir çobanın yanına gitmiş ve konuya direkt girmemek için çobana sormuşlar;

-Senin koyunun mu büyük ineğin mi ?

Çoban "İnek" demiş,

-Keçin mi büyük, öküzün mü ?

Çoban "Öküzüm tabii ki" deyince, kilit soruyu yöneltmişler çobana;

bakalım "Padişah mı büyük, vezir mi?"..

Çoban hiç düşünmeden yanıtlamış.

-Vallahi ben bu hayvanları tanımıyorum...



METERYALİST
Çok havalı ve zengin bir avukat, yeni aldığı lüks spor arabasını ofisinin önüne park eder. Ofisteki arkadaşlarına nasıl gösteriş yapacağını düşünerek arabasından inerken, yoldan hızla geçen bir kamyon sürücü tarafındaki kapıyı kopartır atar.

Avukat derhal cep telefonunu kapar ve polisi arar. Bir dakika içinde polis olay yerine gelir fakat daha tek bir soru sormasına fırsat bırakmadan avukat isterik bir şekilde haykırmaya başlar.. Daha geçen gün aldığı arabası mahvolmuştur ve kaportacı ne kadar ince iş görse gene de eskisi gibi olmayacaktır. O kamyonun sürücüsü derhal bulunmalı ve yaptığı hasar ona mutlaka ödettirilmelidir. Avukat kızgın ve öfkeli şikayetini nihayet bitirdiğinde, polis bıkkın ve inanamaz bir şekilde başını sallar “Siz avukatların bu kadar materyalist olmalarını bir türlü anlayamıyorum..” der “..sahip olduğunuz şeylere öyle bağlanıyorsunuz ki, başka birşeyi gözünüz görmüyor...”

“Nasıl söylersin böyle birşeyi?” diye hayretle sorar avukat.

Polis adama acıyarak ve küçümseyerek bakar “Sol kolun dirseğinin altından kopmuş görmüyor musun? Kamyon sana çarptığı sırada olmuş olmalı ve sen bana kaportacıdan bahsediyorsun....”

“Aman Tanrım!” diye bağırır avukat.

“Rolex’im de gitmiş”



PARLAMENTER
Gece geç vakit, kar maskeli hırsız iyi giyimli zengin görünüşlü adamın yolunu kesti ve tabancasını çekip bağırdı:

Ver paralarını!

Adam kızgınca cevap verdi:

Benim kim olduğumu biliyor musun? Ben parlamento üyesiyim...

O zaman dedi hırsız, Ver paralarımı!



İŞE ALMA
Bir firmanın İnsan Kaynakları Müdürü ölür ve göğe yükselir. Kapıda bir melek onu karşılar ve şöyle der:

"Size bir şans vereceğiz. 24 saat boyunca cehenneme ve 24 saat boyunca da cennete gideceksiniz. Hangisini daha çok severseniz sonsuza kadar orada kalma şansınız olacak."

İnsan Kaynakları Müdürü bu fikri gereksiz bulur:

"Aslında ben seçimimi çoktan yaptım. Bu yola başvurmamıza gerek yok. Ben cennete gitmek istiyorum."

Melek bunun imkansız olduğunu söyler:

"Buranın da bazı kuralları var. Bu nedenle dediğimi yapmanız gerekir. Sonra seçim sizin."

Müdür çaresiz kabul eder. Bir asansore biner ve yerin yedi kat altına iner. Bir kapıdan içeri girdiğinde bakar ki, yemyeşil bir golf sahasının üzerinde ve bütün sevdiği arkadaşları orada. Şeytan bile çok sevimli ve ona iyi davranıyor. Bütün gün golf oynarlar, beraber yemek yiyip içki içerler. Müdür çok eğlenir ve zamanın nasıl geçtiğini anlamaz. 24 saat dolunca asansörle yukarı çıkar ve cennetin kapısından içeri girer.

Cennet de güzel ama fazla sakin bir yerdir. Bütün gün bulutların üzerinde arp çalıp şarkı söyler. 24 saat dolunca tekrar meleğin karşısına çıkar.

Melek sorar:

"Evet, kararınız nedir?"

Müdür cevap verir:

"Bunu söyleyeceğimi hiç sanmazdım ama cehennemde daha iyi vakit geçirdim oraya gitmek istiyorum. "

Bunun üzerine asansörle yerin yedi kat altına iner. Cehennemin kapısından içeri girer. Bir de görür ki her yer çöp dolu, pis bir koku sarmış etrafı. Dün çok eğlendiği arkadaşları da çöpleri topluyor.

Şeytana sorar:

"Dün burası bir golf sahasıydı yemek yedik, içki içtik. Bugün ne oldu, durum neden böyle?"

Şeytan cevap verir:

"Dün senle iş görüşmesi yapıyorduk. Bugün artık seni işe aldık."



BİR BEKÇİ VEW BÜTÇE HİKAYESİ
Kongre üyeleri birgün ülkenin işsiz bir bölgesinde, kocaman ve terkedilmiş bir hurda yığını deposu keşfetmişler... içlerinden biri "bir bekçi kiralayalım buraya sahip çıksın" demiş... "birileri gelip burda bişeyler karıştırmasın"... böylece bir adamı BEKÇİ sıfatıyla işe almışlar...

Ertesi gün bir diğer kongre üyesi:

"iyi yaptık da bi eksik var..."demiş... "biz bu adama bir iş tanımı vermedik ki adam nasıl çalışıcağını bilsin? Ayrıca iş tanımını verdikten sonra adamı bir de eğitmek lazım"... diğerleri onu haklı bulmuşlar, böylece bekçinin iş tanımını belirliyecek bir PLANLAMA DEPARTMANI kurmuşlar, oraya da bu tanımları rapor edecek bir DOKÜMANTASYON UZMANI ile bir de bekçi için EĞİTMEN almışlar...

Birkaç gün sonra diğer kongre üyesi sormuş:

"Peki ama bu bekçiyle iş tanımını yapanlar iyi çalışıyolar mı, bunu takip edecek biri lazım diil mi?"

Böylece bekçi ve eğitmenlerini denetliycek bir KALİTE KONTROL DEPARTMANI kurmuşlar, oraya da bir KALİTE KONTROL SORUMLUSU ile bu adamların ne yapıp ettiğini rapor edicek 2 tane MÜFETTİŞ almışlar...

Ertesi gün bir diğer kongre üyesi demiş ki:

"Peki ama bir bekçi ve peşinden bir sürü denetleyici işe aldık, bunların maaşını kafamıza göre mi vericez? Bekçiye ne kadar, kalite kontrol departmanına neye göre ne kadar maaş verilicek, bunun bi sistemi olmalı..." Böylece bir MUHASEBE DEPARTMANI kurmuşlar... oraya da bir MUHASEBECİ, bir BORDRO MEMURU ve bütün bu insanların ne kadar çalıştığını işe geliş gidiş saatlerini takip edicek bir DENETLEME UZMANI işe almışlar...

Ertesi gün bir diğer kongre üyesi sormuş:

"Eveet bir bekçimiz var bağlı olduğu departmanları da kurduk, iyi güzel de bunlar kendi başına buyruk mu iş yapıcaklar? Bunlara bir müdür lazım diil mi? Tabi müdür aldıktan sonra bunun bir de yardımcısı olması lazım..."

Bunun üzerine bekçi ve bağlı bulunduğu departmanlar için 1 MÜDÜR, 1 MÜDÜR YARDIMCISI, bir de bunlara SEKRETER işe almışlar...

Ve birkaç gün sonra kongre toplantısında tartışma çıkmış:

"ŞU HALE BAK... BÜTÇENİN 22.000 $ ÜZERİNE ÇIKMIŞIZ... BÜTÜN GEREKSİZ HARCAMALARI BELİRLEYİP YARINDAN İTİBAREN KESMEMİZ LAZIM...!!"

ve bekçiyi kovmuşlar...



BAŞKANLAR
ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı ve Türkiye Başbakanı, bir gün, bir toplantıda bir araya gelmişler. Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler?

Önce Amerika Başkanına sormuşlar:

“ABD’de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?”

Cevap vermiş Başkan:

“Valla ben, 2 bin dolar veririm. Bin doları ile geçinirler... Geri kalan bin doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam!”

Gazeteci, aynı soruyu İngiltere Başbakanına da sormuş... O da cevap vermiş:

“Ben, memuruma 3 bin sterlin veririm. Geçinmesi için 2 bin sterlin yeterli.

Artan bin sterlini ne yapar, nerede harcarlar, beni hiç ilgilendirmez!” Her ikisinden bu cevapları alan gazeteci, bu defa da Türk Başbakanına sormuş aynı soruyu:

“Türkiye’de bir memurun geçim standardı nedir? Kaç para ile geçinebilirler? Siz kaç para veriyorsunuz?”

O ne dese beğenirsiniz?

“Valla, Türkiye’de bir memurun geçinebilmesi için en az 300 milyon lira lâzım. Ama ben 150 milyon lira veriyorum!.. Geri kalan 150 milyonu nereden bulurlar, nasıl geçinirler beni hiç ilgilendirmiyor!”



KREDİ DEĞERLENDİRMECİ
Adamın biri bankadan kredi almak için başvuruda bulunmuş. Banka yetkilileri kredi inceleme için adamdan gözünün ve götünün fotoğrafını getirmesini istemişler. Adam fotoğrafları çektirip bankaya vermiş.1 haftalık inceleme neticesinde adama kredinin red olduğu cevabı verilmiş. Adam yetkililere red cevabının nedenini sormuş. Yetkililerin cevabı ise :

Beyfendi biz inceledik sizde parayı yiyecek kabiliyet var ama ödeyecek göz yok.



DUA ETME YOLU
Her akşam yatmadan önce tanrıya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim.

Bir gün tanrının çalışma tarzının bu olmadığını anladım. Ertesi gün gittim kendime yeni bir bisiklet çaldım ve her akşam yatmadan önce Tanrıya günahlarımı affetmesi için dua ettim.

Al Capone...



ZAMANE ÇOCUKLARI
Küçük afacan elinde bir kutu şekerle parka gitmiş, bir banka oturmuş, etrafa bakınırken şekerleri ardarda ağzına atıyomuş.. yanındaki bankta oturan yaşlı adam çocuğa bakmış bakmış ve...

"evladım.."demiş.. "şeker güzeldir ama çok yemek zararlıdır... hem dişlerin çürür, hem yüzünde sivilce çıkar, hem de şişmanlarsın..."

Çocuk bunun üzerine adama dönmüş:

"Benim dedem 107 yaşına kadar yaşadı..."

Adam "Yaa.." demiş... "Yani deden de mi çok şeker yerdi?"

" Hayır, herşeye burnunu sokmazdı.!



İSTATİSTİKÇİ İLE FİLOZOF
Bir gün bir istatistikçi ile bir filozof kampa

giderler. Gece aniden filozof istatistikçiyi uyandırır ve sorar:

-gökyüzünde ne görüyorsun?

istatistikçi arkadaşının hassas biri oldugunu düşünerek derki:

-astronomi açısından venüsle satürn birbirine yaklaşmış.

filozof kızgın bir sekilde :

-başka?

istatistikçi:

-meteoroloji açısından gökyüzünde tek bir bulut yok, yarın hava açık olacak.

filozof:

dalga geçme ulan çadırı çalmışlar.



YAMYAMLAR
Bir firmada 5 tane Yamyam Programcı olarak görevlendirilirler.

Müdürleri onlara hitaben :

“Şimdi burada çalışabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz. Ama yemek yemek için firmanın kafeteryasına gideceksiniz.. ve Diğer çalışanları rahat bırakacaksınız” der.

Yamyamlar hiç bir çalışanı rahatsız etmeyeceklerine söz verirler. 4 hafta sonra Müdürleri gelir.

“Çok iyi çalışıyorsunuz.Yalnız firmadaki temizlikçi kız kayıp. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?” diye sorar.

Yamyamların hepsi hayır derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmadığını söylerler. Müdür gidince yamyamların şefi Yamyamlara döner:

“Aranızdan hangi maymun temizlikçi kızı yedi?” diye sorar.

En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir:

“Ben yedim “

Bunun üzerine şef şöyle cevap verir.

“ Biz 4 haftadır Grup müdürleri, ürün müdürleri, proje yöneticilerini yeyip duruyoruz ki kimse farkına varmasın diye, senin durup dururken temizlikçi kızı yemen şart mıydı? !!!



 
  Toplam: 67722 ziyaretçiKişi  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol